Bir fısıltı vardı peşimde, ansızın gelen. Hem sevip hem nefret ettiğim.Gözlerimi kapatıp kulak verince tanıyor gibiydim bu sesi sonra hissettirdiklerini. Bu fısıltının evi yok, kalbi de yoktu. O yaklaştıkça ben uzaklaşıyordum. Sustuğu şeyler vardı içinde, aradım bulamadım…
Bir fısıltı var peşimde diyorum ya ansızın gelen bırakmıyor peşimi, kapatamıyorum gözlerimi ve benimle birlikte bir köprü daha geçti, düştü çok kere ama kalkmasını da bildi. Bu fısıltı artık benimle bütünleşmişti, güveniyordum da sesine. Benimle kalmasını da istiyordum, kalmadı. Belki de başka bir evin ışıltısına kapıldı.
Önce çok kızdım hem kendime hem ona ama sonra anladım fısıltının oyunlarını. Korkuyordu, kalmayacağı belliydi ama nereye gideceğini kestiremiyordu. Kaybolup gitti, belki de fazlalıktı. Yine de merak ediyorum bulabildi mi yerini diye. Geçeceğini biliyorum, geçiyor da sadece nereye kadar yorulacağımı bir türlü kestiremiyorum, uçsuz bucaksız gibi.
Keşke kapatsaymışım gözlerimi diyorum, kendimi de bulamıyorum. Söyleyecek daha çok şey var fakat hiçbirini söyleyemiyorum. Yine de sana dair içimde yavaş yavaş ölen şeyler var. Olsun…
“Bu fısıltının evi yoktu…” :((
İçimizde yaşattığımız ikinci hatta üçüncü sesimiz. Kendimizi onaylatmak için sığındığımız fısıltılarımız… Akıl sağlığımızı koruyabilmek temennisiyle ☺ çok farklı anlamlara kucak açan satırlar teşekkürler hocam ☺