Edebiyat ve Sonbahar
Edebiyat ve Sonbahar
Sonbahar…Hem sonu temsil eder hem baharı.Bir döngünün içine sıkışmış, çelişkilerle dolu bir meseledir.Kimi zaman hayatın son dizelerinin habercisidir, kimi zamanda rengarenk yaprakların..
Ve sonbaharın en yakın arkadaşı hüzündür, sıkı bir bağlantısı vardır mevsimin değişen görüntüsüyle.Sonbahar , birdenbire mi gelir yoksa göstere göstere mi gelir de yazın rehavetine kapılmış gözlerimiz görmek istemez. Ama eninde sonunda gelir.
Takvimde Eylül’le başlasa da, sonbahar şaşırtmaktan asla geri kalmaz.Yazdan kalma günler yaşanırken aniden bulutlar çoğalır, toprak kokusu her yanı sarar.
Eskilerin sık sık kocakarı mevsimi diyerek andığı bu zamanlarda birden soğuklarda başlayıverir.
Edebiyatçılar, halktan bu kadar uzak mı dururlar, bilmezler mi vaktini diye düşündüğümüzde olur .Geliş ve gidişinde bir fevkaladelik olduğunu hissettikleri kanaatine varmamak elde değildir.
Oysa güzellemelerin genellikle ‘Eylül‘e ‘yapılması da bundan kaynaklıdır.Belki de , yaprak dökümü ,
doğanın kış uykusuna olan hazırlığı pek çok sanat dalını ve insanı etkilemiş ve ayrı bir önem kazanmıştır.
En çok da hüzün teması yer alır edebiyat da , yazarların kaleminde.Gerçekten dökülen yapraklar bu kadar çağrıştırmalımıdır hüznü? Oysaki yaprağı istemeyen ağaçtır aslında.
Ne olursa olsun pek çok kişi sonbaharın hazan mevsimi olduğunda hemfikirdir aslında.Kimisinin hüznünün kaynağı farklıdır, mevsimin bambaşka bir hüznüde vardır; yaratıcı insanın hüznü.
Peki ya biz tüketenlerin sonbaharla alıp veremediği nedir? Sadece insan olmanın getirdiği öngörüyle , serotonin hormonu bizleri yarı yolda bıraktığından olabilir mi bunca hüzün?
İşte bazende yarı yolda kalmalarda mevsimin etkileri kabül edilebilir; ayrılığı ve onun getirdiği acıları çağrıştırdığı için.
Ama neyseki yalnız bir hüzün mevsimide değildir sonbahar, kimine görede huzurun mevsimidir; tükenmişlik hissinden sıyrılıp arınmak , sonlarında var olduğunu kabül edebilmektir.
Belkide birazda nereden ve nasıl baktığımızda önemlidir sonbahara.İşte bu yüzdende bakış açımızın gösterdiği değişimlerle birlikte sonbaharı, beyaz bulutları,yakmayan güneşi ve derin maviliği de düşünmeyi başarabiliriz.
Ve bütün bu dönüştüren hislerle dolu olarak , insana sulh,şiir,şair, edebiyat ve mutlu insanlarla dolu hırssız bir dünyayıda hatırlatabilir sonbahar.
Ne olursa olsun , hayat ne getirirse getirsin , mevsimler değişir. O halde huzuru, hüznü , serin ve uzun geceleri ile ; kızaran yaprakların , kızarmış kestane kokusuna eşlik ettiği sonbaharın er geç biteceği bilinirken ona haksızlık ederek boynumuzu bükmeyelim.
Ruhumuza işleyen bu başeğmez isyanı yarattığına inandığımız sonbaharı bir isyancı değil , bir yol arkadaşı olarak görelim.
Kimbilir, onca şaire, yazara, edebiyata ilham veren sonbahar belkide en sevdiğimiz mevsim olur.Tıpkı ‘Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi :’Bir ölüm vefalıdır birde sonbahar”
[…] üzerine birkaç not Yalnız ve Sessiz Edebiyat ve Sonbahar Kendine iyi geleni sev […]