FLU
Safiye Uruk’un ikinci kitabı olarak karşımıza çıkan Flu, yaşanmış bir hikâyenin kurgulaştırılmasıyla birleştirilerek ortaya çıkmış bir romandır. Kitapta dikkat çeken en önemli unsurlardan biri, roman karakterlerinin yaşamın içinden kişiler olduklarını hissetmemiz ve son satırlara kadar da bu kahramanlardan ayrılmak istememizdir.
Flu’da roman karakterlerinin canlılığının yanı sıra pek çok sosyal ve kişisel sorunlarımıza da ortaklar bulabilmemiz mümkün. Şimdi hep birlikte yazarın ilk kitabına oranla, daha çok yetişkin okurlara hitap ettiği kaleminin yansımalarını biraz daha yakından inceleyelim.
Flu, günümüz koşullarında kadınlardan beklenen birden fazla rol içerisinde, kendine yetemeyen ya da gündelik yaşam hayhuyundan kendine geç kalma sorunu yaşayabilen her kadının hikâyesini ele alıyor. Kitabın baş kahramanı olan Firuze, ilk gençlik yıllarında lisedeyken âşık olduğu Cengiz’le bir araya geldikten sonra başlayan öyküsünde her kadına ayna olan ve kendini yeniden bulmaya çalışan bir kadındır. Cengiz ise Firuze’ye olan aşkının kendi hayatından neler götüreceğinden habersiz, kendine hayran bir eştir.
Evliliklerinin zaman içinde getirdiği yabancılaşmaları ise okurlara an be an hissettiren bu ikili, bir arada olmayı başaramasa da yine de birbirlerinden kopamayacak bağlara sahip olmanın yükünü de son satırlara kadar okuyucuya hissettirmektedir. Ev işleri, gündelik koşturmacalar, çocuklar ve evlendikten sonra kendini tamamen kaybedip tekrar tekrar bulmaya yönelik yapılan adımlar derken Firuze, bu yeniden doğuş ya da kendini doğurma olarak nitelendirilebilecek macerasında ruhunu da bedenini de birden fazla yarayla kaplatacaktır.
Bedeninde ve ruhunda sevdiği adam tarafından oluşturulan yaralarını kapamaya çalışırken yeniden sevebilme ihtimaliyle de Adil sayesinde burun buruna gelecektir. Adil ise kitabın yan karakterlerinden biri olarak karşımıza çıkan, varoş bir semtte kendi kendini yetiştirebilmek ve eğitim kapılarını zorla tırmalayarak açmaya çalışan, en nihayet de hayallerinde yaşattığı şehirde akademisyen olmayı başaran bir kahramandır.
Firuze’nin evliliği boyunca karşılaştığı; şiddet, aldatılma, yok sayılma, yaptığı her işin zamanla görevi olarak algılanması ve varlığının evde dolaşan görünmez bir el olma durumlarından sıyrılabilmek adına iç dünyasında başlattığı savaşında Adil, Firuze için yeni yaşam sebebi olabilecek mi konusu tamamen okuyucu yorumlarına bırakılmıştır. Ancak toplumun kapanmayan yarası olan kadına yönelik tüm şiddet ve yok sayılmaların da Safiye Uruk’un Flu kitabında yer alan gerçek yansımalarını bulabilmek mümkün.
Firuze, ölümünün yaklaştığını bilerek kendini yeniden doğuşa hazırlayan bir kartalın, önce her şeyden uzaklaşıp en yüksek tepeye çıktıktan sonra tüm tüylerini tek tek söken ve en nihayet gagasını da bulduğu en güçlü taşlara çarparak acı ve kan içinde yeniden gagasının ve tüylerinin çıkmasıyla birlikte hayata tekrar başlayan gerçek bir karakterdir.
Pek çok kadının yaptığı gibi, çevrelerinden gelen birçok toplumsal baskı nedeniyle en sonunda en çok kendini üzmüş, kendini yıpratmış ve kendini kaybetmiş pek çok kadın gibi… Firuze; haberlerde, sokaklarda, annelerimizde ya da gördüğümüz üç kadının ikisinde olduğu gibi… Safiye Uruk tarafından kaleme alınmış olan Flu, temel anlamda bir “kadın” hikâyesidir. Adı olmayan, sevdiği adam(!) tarafından katledilen, son görüşmeye gitme(!) dediğimiz pek çok kadın gibi Firuze…
Flu romanında “tanıdık kadın” öyküsünün yanı sıra; olanaksızlıklar içinde kıvranırken kendini hayata ve kendine kanıtlamaya çalışan Adil de okuyuculara ayna niteliği sunan bir diğer kahramandır. Adil’in, günümüz koşullarındaki sınavlara hazırlanma olanaklarından mahrum bir vaziyette, küçük bir şehirde başlayan başarı öyküsü de hayatın birden fazla yönünün olabileceğini okurlara hissettirmektedir.
Diğer yandan sahip olduğu hemen her şeyi büyük bir iştahla tükettiğinin farkında olmayan Cengiz de Flu romanında okurken yer yer öfkelendiğimiz yer yer de pişmanlıklarının nasıl sonuçlar doğurduğuna şaşıracağımız bir başka ayna sunmuş oluyor. Aşkın pek çok yönünün olduğu ve herkesle yaşanan bir başka öyküden ibaret olduğunu, kişiler değişse de kendimizi değiştiremediğimiz sürece farklı insanlarla aynı döngülerde kaybolacağımızı da kitap aracılığıyla bir kez daha hissetmiş oluyoruz.
Safiye Uruk tarafından kaleme alınmış olan Flu, romanda yer alan akıcı üslup ve yaşamın içinden kahramanlarıyla bir solukta okunabilecek nitelikler taşıyor. Karakterlerinden ayrılmak istemeyeceğiniz bu yolculukta, kendinizden bir şeyler bulabilmeniz ve merak öğesini son sayfalara kadar beraberinizde götürmeniz mümkün.